11 Eylül 2012 Salı

KADIN KAHRAMAN VE HAKİKİ YILDIZ:KURMANCAN DATKA


Kadın Kahraman ve Hakiki Yıldız: Kurmancan Datka
İslam tarihinde kadınlar hep arka planda durmayı, kahraman dahi olsalar gizli kalmayı tercih etmişlerdir. Bu sebeple tarih sahnesinde isimleri pek zikredilmez. Lakin Kırgızların Hanım Kahramanı Kurmancan Datka için durum böyle olmamıştır. Müslüman hanımı temsil etmesinin yanında, er meydanında da kendini ispatlamış, vatanına ve milletine faydalı bir hanım nefer olarak, adını “Altay Kraliçesi” namıyla tarihe yazdırmıştır.
İslam tarihinde örnek alınacak kahraman kadınların azlığından şikâyet ediyoruz. Bu doğrudur; tarihe baktığımızda hanımlarından çok erkeklerin kahramanlıkları anlatılır. Hatta neredeyse hanım kahramanlar tarih sahnesinde yok gibidirler. Fakat bundan yüz on yıl önce tarihte öyle bir hanım vardı ki, hayatıyla bütün hanımlara numune oldu. Bu yazımızda sizlere hanımefendi bir kişiliğinin yanında, tam otuz yıl ülkesini başarıyla yönetmiş, diplomatik başarılarıyla ülkesini istiklaline kavuşturmuş, aynı zamanda ehl-i maneviyat bir hanımefendinin hayatını anlatacağız.
Çocukluk ve evlilik dönemi
Kahraman kadın olarak tarihe geçen nadir hanımlardan Kurmancan Datka, 1811 yılında Oşi (Osh) şehri yakınlarındaki Madı kışlağında, Mungus sülâlesinin Bargı kabilesinden orta halli bir çiftçi olan Mamıtbay’ın kızı olarak dünyaya gelir. Daha çok küçük bir çocukken ilk talebeliğine babasından aldığı derslerle başlar.
Büyüklerinden aldığı sağlam ahlâki terbiyenin yanında iyi bir eğitim görür. Tavırları, onu çevresinde saygı duyulan biri yapar. Hayatının seyri Hokand Hâkanlığı’nın başkanı ve aynı zamanda komutanı olan Alimbek Datka ile evlenmesiyle bambaşka bir hal alır. Çünkü kocası Alimbek Kırgızların siyasî ve askerî lideri olmasının yanında, devrin mücedditlerinden Salâhuddin ibn-i Mevlânâ Sirâcüddin (k.s.) hazretlerine bağlı bir müriddir.
Kısa zamanda Kurmancan Hanım da Salâhuddin ibn-i Mevlânâ Sirâcüddin (k.s.) hazretlerine bağlanır. Hocasından aldığı tasavvuf terbiyesiyle saliha bir hanım efendi olur.
“Sen şehit olacaksın bu rütbe herkese nasip olmaz”
Eşinin siyasi ve askeri konumu onu devlet yönetimine yakınlaştırır. İsabetli fikirleri, dirayetli yapısı ve kahraman ruhuyla Kırgız halkının yönetiminde söz sahibi olur. Eşi Alimbek Datka’nın yardımcısı olarak yönetimdeki vazifesine başlar.
Kurmancan Hanım bir taraftan eşinin yardımcısı olarak, Altay Vadisi’nin askerî sevk ve yönetimi görevini îfa ediyor, diğer taraftan da çocuklarını kendisi gibi yetiştirmeye çabalıyordu. Alimbek Datka ile evliliğinden beş oğlu ve iki kızları doğmuştu. Oğullarından Abdullah ordunun komutanıyken, diğer bir oğlu da Ruslar tarafından şehit edilmişti.
Suçsuz yere Ruslar tarafından idam edilen küçük oğlu Kamçıbek idam sehpasında olduğu sırada, Kurmancan Hanım oğluna dünya gözüyle son kez bakar ve orada şu sözü söyler: “Oğlum, lütfen metin ol. Metanetini kaybetme, ecdadında sıcak yatağında vefat eden kimse var mı? Sen şehit olarak gidiyorsun. Bu rütbe herkese nasip olmaz, unutma!”
Ardından şeyhi Salâhuddin İbn-i Mevlânâ Siracuddîn Hazretleri’nin manevi huzuruna gider…
Hayatı ve başarısı dönemin şartlarında gizlidir
Sultan İkinci Abdülhamid Han’la aynı dönemde yaşayan Kurmancan Datka’nın emeğini ve gayretini anlayabilmek için yaşadığı yıllara kısaca bir göz atmakta fayda var.
Sömürgeci devletler, 19.yy.da buhar makinasının icadı ve buna paralel olarak gelişen Sanayi Devrimi’ni müteakip başka coğrafyalara gözlerini dikerler. Bu hedeflerine ulaşmak için hiç de insanî olmayan uygulamalarını tatbik etmeye başlarlar. Bu çerçevedeki sömürge hedefleri doğrultusunda Hindistan’ı işgal eden İngilizler, Türkistân coğrafyası üzerinde de plânlar yapmaya başlamışlardı. Bu durum, bulunduğu kıtanın tartışmasız tek hâkimi olmak isteyen Rusya’yı rahatsız etmiş; kendisinin peyki (bağlı devlet) olmayı kabullenmeyen irili – ufaklı pek çok milletin topraklarını kanlı baskınlarla ele geçirmeye başlamıştı. İşte Kırgızlar da bu zulümden payını alanlardandı.
Özbeklerle birlikte Hokand Hanlığı’nı oluşturan Kırgızlar, Rusya’ya karşı sert ve kararlı bir duruş sergilemişlerdir. Bu duruşun mimarı Alimcan Datka ve onun hanımı olan Kurmancan Datka’dır.
Alimcan Datka’nın vefatından sonra Kurmancan Datka Kırgızların lideri olacaktır.
Zor yılların kahraman validesi olur
Eşinin vefatından sonra Kurmancan Hanım Kırgızların lideri olur. Kurmancan Datka bundan sonra, savaşlara bil-fiil katılır. Onun döneminde Ruslar, Hokand Hanlığını işgal etmişlerdi; fakat bir yer vardı ki orası Rusların egemenliğini asla kabul etmiyordu. Bu yer, liderliğini Kurmancan Hanım’ın yaptığı Altay Vadisi’ydi. Ruslar, bu bölgenin acilen ele geçirilmesini istiyorlardı. Bunun için General Skobelev komutasındaki bir orduyla Altay Vadisine askeri harekâta geçtiler. İki ordu arasında savaş Altay Vadisi’nde başladı.
Kırgız ordusunun başında Kurmancan Datka’nın oğlu Abdullah Bey bulunuyordu. Savaş Kırgızların lehine sürerken, kendisi de bir Kırgız olan İman Kulu’nun Kurmancan Datka ve oğlu Abdullah Bey’in savaş planlarını Ruslara gizlice vermesi neticesinde Ruslar’a esir düştüler.
Diplomatik başarısı halkına 30 yıl kazandırır
Ancak acımasız bir adam olan  Rus Generali Skobelev, Kurmancan Datka’ya esir gibi değil, misafir gibi muamele etmiştir. Bunda Kurmancan’ın sakin, cesur ve dik duruşunun etkisi varsa da, asıl tesirin manevî olduğu; şeyhine olan manevî bağlılığının onun etrafına böylesine vakur bir tesirin oluşmasına vesile olduğu da zikredilmektedir.
Kurmancan Datka esir olmasına rağmen, anlaşmanın kendi köyünde, kendi mekânında yapılmasını istemiş ve isteğini kabul ettirmiştir. Kendi evinde Ruslar’ı olağanüstü bir misafirperverlikle ağırlayan Kurmancan, böylece psikolojik bir üstünlük sağlayarak, anlaşmanın büyük bir oranda kendi istediği şartlarda şekillenmesini sağlamıştır. Yapılan bu anlaşmaya göre, halkın hayat tarzına ve İslâm dinini yaşamasına artık Rus idaresi karışmayacak ve baskı uygulamayacaktır. Hokand Hanlığı kendi içişlerinde bağımsızolacak, isyan olursa  bütün halk değil, sadece isyan edenler cezalandırılacaktır. Kırgızlar da bu hayat tarzı içinde Rus idaresini kabulleneceklerdir.
Bu anlaşma tam bağımsızlık yerine bir teslimiyet anlaşması gibi görünse bile aslında, hadise göründüğü gibi değildir. Dönemin şartları düşünüldüğünde yapılabilecek en uygun anlaşma olduğu görülecektir.
Abidevî bir son
İmzalanan bu protokol çerçevesinde tam 30 yıl boyunca ülkesini iç işlerinde bağımsız bir şekilde yöneten Kurmancan Datka, 1907 yılında 96 yaşında hakkın rahmetine kavuştu. Vefat ettiğinde torunlarının sayısı 100’e yaklaşmıştı. Vasiyeti üzerine mürşîdi Salâhuddin İbn-i Mevlânâ Siracüddîn’in (k.s.) ayakucuna başı gelecek şekilde defnedildi. Bu vasiyeti ile Kurmancan Hanım, bütün insanlığa; mânâ sultanlarının yanında madde sultanlığının hiç bir şey ifade etmediğini, insanların; ancak mânâ sultanlarının eteğine yapışmakla kurtulabilecekleri mesajını vermiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder