21 Ekim 2012 Pazar

nefsi yenmek

Fotoğraf: NEFSİ YENMEK VE ŞEYTANA KARŞI KOYMAK  Aklı aşında olan kimsenin, nefsin azgın arzularını açlıkla sindirmesi gerekir. Çünkü Allah’ın cc. Düşmanı , yani nefsin azgın arzularını ancak açlık gemleyebilir. Nefsin azgın arzuları:yemek,içmek şeytanın vasıtalarıdır.   Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:’’Şeytan insan vücudunda kan damarları yolu ile dolaşır. O halde siz onun yolunu açlıkla daraltın. Kıyamet günü Allah’a cc en yakın olanı, en uzun müddet aç kalandır.’’   Başka bir hadisi şerifte Peygamberimiz(s.a.v.) şöyle buyurur:’’ Kalplerinizi açlıkla daraltınız. Açlık ve susuzlukla nefsin isteklerine karşı koyunuz. Yine açlıkla cennetin kapısını ısrarla çalınız. Bunun mükafatı Allah yolunda cihad edene denktir. Allah cc katında açlık ve susuzluk çekmekten daha sevimli bir ibadet yoktur. Karnını tıka basa doldurarak ibadetin lezzetini kaybeden kimse göklerdeki melakut alemine giremez. İnsan oğlu hesabına en büyük tehlike kaynağı, midenin doyumsuz arzularıdır. Hz. Adem (a.s) ve Hz. Havva’nın huzur ve istikrar aleminden yani cennetten çıkartılarak, horluk ve yokluk diyarına yani dünyaya gönderilmelerinin sebebi odur. Bilindiği gibi bir ağaç meyvesinden yemek, kendilerine Allah cc tarafından yasaklandığı halde azgın arzularına yenilerek söz konusu meyveden yediler ve çırıl çıplak kalıverdiler.  Tahkike göre mide, aşırı arzuların kaynağıdır. Hikmet ehlinden biri derki: Nefsin kontrolü altına giren kimse, onun azgın arzularından hoşlanmaya mahkum olmuş.  Onun yanılmalar zindanında tutuklanmış ve kalbini faydalı şeylerden mahrum etmiş olur. Vucut azaları toprağın azgın arzu ekmek doğranmış bir bardak bal karışımı süt ister, hizmetçi istediğini bulup getirir. Malik ballı sütü eline alır,bir müddet ona bakar ve:’’ Ey nefs (30) otuz sene sabr ettin,şimdi bir saatlik ömrün kaldı’’ diyerek bardağı yere atar. Böylece nefsin isteğine direnerek can verir.  İşte peygamberlerin,velilerin,doğruların, hak aşıklarının ve dünyaya aldanmayanların durumu budur. Süleyman ibni Davut (a.s) ; nefsine hakim olan kimse, tek başına bir şehir feth eden bir komutandan daha kahramandır’’ der. Ehli marifetten bir zatın şöyle dediği nakledilir;’ cihad üç türlüdür, Birincisi kafirle savaşmaktır ki , bu zahiri cihad’tır. Yüce Allah’ın ‘Allah yolunda cihad edenler……. ‘ ayeti kerimesinde cihadın bu çeşidine işaret edilmiştir(Maide 54).  İkinci çeşit cihad ilimle ve inandırıcı deliller ile batılın taraftarlarına karşı verilen cihaddır’’ En iyi usulle onlara karşı koy’’ ayeti kerimesi bu çeşit cihada işarettir(Nahl 125). Üçüncü çeşit cihat ; kötülüğü emreden nefse karşı verilen cihad dır. Bunun hakkında Allah cc şöyle buyurur;Biizm uğrumuzda cihad edenlere yollarımızı gösteriniz’(Ankebut suresi 69).  Peygamber efendimiz(s.a.s) bu konuda şöyle buyuruyor;’En faziletli cihad nefse karşı verilen cihaddır.’ Nitekim sahabiler (Allah onlardan razı olsun) kafirlere karşı bir savaştan dönünce’’ küçük cihaddan büyük cihada döndük ‘’ derlerdi. Nefse, şeytana ve azgın isteklerine karşı verilen cihada büyük cihad demelerinin sebebi şudur; nefse karşı ara sıra savaş verilir.   Öte yandan cephe savaşında düşmanı görür,fakat şeytan gözükmez, görünür düşmana karşı savaş vermek görünmez düşmanla cihad etmekten daha kolaydır. Birde şeytana karşı savaşırken onun, senin nefsinde bir destekçisi vardır. Bu destekçi nefsin azgın arzularıdır. Oysa kafirlerle yapılan savaşta onların senin nefsinde öyle bir yardımcıları yoktur. Bu yüzden şeytana karşı verilen savaş daha çetindir. Yine savaşta kafir öldürürsen ganimet ve zafer kazanırsın. Halbuki şeytanı öldüremezsin, ama eğer o seni öldürecek olursa Allah’ın cezasına çarpılırsın.   Allah’ın gazabına çarpılan kimse ise derin bir ızdırap , çetin bir azap felaket bir hayata mahkum olur. Böyle bir şeyden Allah’a sığınırız.   Allah hepimizin yardımcısı olsun.  S.İhsan EROL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder